Salı, Ekim 30, 2012

Titanic

     Bu yazımda sizlere bir baş yapıt olan, küçükten büyüğe herkesin bildiği bir film, Titanic hakkında  düşüncelerimi belirtmek istiyorum. Bu öyle bir film ki her izlediğinizde aynı duyguları tekrar ve tekrar hissediyorsunuz; aşk, imkansızlık ve her şeye rağmen umut... Ve filmin sonunda Rose geçmişi hatırladığı andaki isyan duygusu...



     Filmin yönetmeni, başarılı işlere imza atan James Cameron, baş rollerde ise Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet'ı görüyoruz. Film 1997 yılı, ABD yapımıdır ve IMDb kendisine 10 üzerinden 7.6 puan verirken, seyircimiz 9.3 puan vermiştir. Filmin senaryosu 20. yy.'da gerçekleşen ve insanların bu gemi batmaz dedikleri ancak yolculuğu sadece 4.5 gün süren Titanic felaketinden esinlenilmiştir. Ve bu felaketi muhteşem bir aşk hikayesiyle birleştirerek mükemmel bir senaryo ortaya koymuştur James Cameron.

     İki ayrı dünya, Jack ve Rose; bildiğimiz türden zengin kız, fakir oğlan aşkı. Jack'in bulunduğu hayat koşullarına rağmen umudu, hayalleri vardır, Rose bulunduğu varlıklı dünyasında ise yapayalnızdır ki annesi bile  onu anlamamaktadır. Tam hayatından vazgeçeceği zaman hiç iletişim kurmadığı dünyadan biri ile karşılaşır, Jack. Ve bundan sonra aşkları adımı adım zirveye ulaşır, büyük bir felaketin içerisinde imkansız bir aşk.



    Peki ama Titanic filmi neden bu kadar başarılı oldu? Her felaketin içerisine bir felaket koysak filmi her izlediğimizde aynı duyguları tekrar hissedebilecek miyiz? Bence hayır. Peki öyleyse Titanic'in sırrı nedir? İşte  bunu çözemiyorum, her izlediğimde aynı heyecanı tattıran bu filmin sırrını çözemiyorum. Evet, sırrı başarılı performanslarıyla Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet diyebilirsiniz, ancak birçok filmde oyuncular çok iyi performans gösteriyorlar ama filmi her izlediğimizde aynı etkiyi yaratamıyorlar. Mükemmel bir senaryo + kurgu + oyuncu performansı + yönetmen + müzik desek ne kadar doğru olur bilemiyorum, size kalmış.

     Böyle etkili ve başarılı filmlerin çekilmesi dileğiyle, iyi seyirler, sinemalı günler...

Çarşamba, Ekim 24, 2012

Ben Efsaneyim - I am Legend

     Herkese merhabalar,

    Bu yazımda ele alacağım film, yönetmeni Francais Lawrence olan, baş rolde her daim başarılı bulduğum Will Smith'in bulunduğu 2007 yılı Amerikan yapımı olan Ben Efsaneyim - I am Legend. Filmin konusu ise virüs salgınıdır, Will Smith'in canlandırdığı Robert Neville karakteri, New York'ta sağlıklı kalmayı başarabilen tek kişidir ve tabii yanındaki can dostu K-9 kurt köpeği ile birlikte. Aynı zamanda bir bilim adamı olan Robert Neville hastalığın tedavisini bulmaya çalışmaktadır.



     Ben Efsaneyim başarısını Will Smith'e borçlu olduğunu düşünmekteyim, zira filmi tek başına götürmekte ve izleyiciyi sıkmadan izlemeye teşvik etmektedir, yani en azından ben hiç sıkılmadan izlediğimi söyleyebilirim. Muhtemelen Will Smith yerine orta halde bir oyuncu oynasaydı bu film bu kadar başarılı olamayacaktı, ancak şu an kendi türünün içerisinde en iyi filmlerden biri diye söyleyebilirim. Sizde benim gibi zombi filmi hastasıysanız, hemen filmin başına geçin derim :)

     Bir düşünün bir şehirde tek başınasınız, küçüklüğünüzde gece yatarken yatağın altından canavar çıkacakmış gibi yorganı başına çektiğiniz anı düşünün, bu filmde de o duyguyu hissediyorsunuz. Gece zombiler o saklandıkları yerlerinden çıkıp sokakta gezmeye başlıyorlar ( ki bu zombilerin sakın öyle yavaş yavaş yürüdüklerini sanmayın, deli gibi koşuyorlar ve de çok güçlüler ) ve sizin tek yapabildiğiniz evinize kurduğunuz güvenlik kapılarının ve bombalarının sizi korumasını beklemek oluyor.



     Ayrıca belirtmem gerekir ki bir zombi filminin içerisine dram koymak ve tüm benliğiyle hissettirmek kolay bir iş olmasa gerek, çünkü bu tür filmlerde insanlar genelde gerilim, korku ve aksiyon ararlar ( tabii ki bu benim fikrim ), ancak bu filmde dram da çok iyi bir şekilde işlenmiştir.

    Filmimiz bir izleyici olarak benden geçer not almakla beraber IMDb' de kendisine 7.1 puan vermiştir.

    İyi seyirler, sinemalı günler...

Perşembe, Ekim 18, 2012

Öldüren Sis - The Mist

 
 NOT : Arkadaşlar, yorumlarımın içerisinde filmin hakkında bazı ip ucu verecek bilgiler bulabilirsiniz, dolayısıyla okumadan önce bunu bilin ve sonradan lütfen itiraz etmeyin!


    Merhaba Arkadaşlar,
    İncelemek için seçtiğim ilk film, başarılı yazar Stephen King ve senarist Frank Darabontolan yazılmış olan, beni filmin son 2 dakikası ile üzerimde olağanüstü etki yaratan The Mist - Öldüren Sis.


    Film 2007 yılı Amerikan yapımıdır, tür olarak bilim kurgu, dram, gerilim ve korku (!) olarak değerlendirilmiş ancak fikrimi söylemeliyim ki korkudan ziyade bir psikolojik gerilim filmidir. Filmi izlerken sakın sandalyenizde ya da koltuğunuzda korkudan zıplayacağınızı düşünmeyin. İzledim, olmuyor öyle bir şey efendim! Başrol oyuncaları olarak ise karşınıza gayet iyi performanslarıyla Thomas Jane, Marcia Gay Harden ve Laurie Holden çıkıyor.
   
    Filmi benim için başarılı kılan öğelerden birisi filmin % 90'ının bir markette geçmesine rağmen hiç sıkmaması ve gerilimin her saniye sürmesi ve ayrıca insan psikolojisini çok iyi bir şekilde göstermesidir; bir insanın çaresiz ve umutsuz kaldığı bir zamanda neler yapabileceğini başarılı bir şekilde göstermektedir. Buna kanıt olarak sunabileceğim ve filmin en iyi repliklerinden biri olarak nitelendirebileceğim Toby Jones'un canlandırdığı Ollie Weeks karakterinin şu repliğidir;
    'Tür olarak temelimizde delilik var. İkiden fazlamızı aynı odaya koy, hemen taraf seçer ve diğerlerini öldürmek için sebep düşünmeye başlarız.'

    Ve filmin o son 2 dakikasıyla bir insanın yaşayabileceği pişmanlık duygusunu tüm benliğinizle hissedebileceğiniz, çaresizlik içerisinde donup kalacağınız, isyan edeceğiniz bir film. Sırf bu sahne bile için izlenebilecek bir film diyorum.

     Gerisi size kalmış, izleyin görün...
















Perşembe, Ekim 11, 2012

Merhaba...

       Herkese merhabalar,

       Blog adresimin adından da sezileceği gibi, bu sayfada izlediğim filmler hakkında basit eleştirilerimi veya görüşlerimi belirteceğim. Sinema hakkında herkesin söyleyecek bir sözü olduğuna inanıyorum ve her filme sadece doğrudan bakmak yerine birçok açıdan düşünerek izlemenin filmi daha da keyifli hale getireceği kanısındayım.

       Öyleyse napıyoruz? İzliyoruz, düşünüyoruz, yorumluyoruz veee görüşlerimizi belirtiyoruz :)
       Herkese iyi seyirler :)